Niye Kimse Haarlem’den Bahsetmiyor?

Amsterdam‘ı ne kadar çok sevdiğimden daha önce bahsetmiştim.  Toparlan Gidiyoruz‘un Hollanda kategorisinin altında Amsterdam hakkında birçok yazı paylaştım, okumak isterseniz kolaylık olsun; tıklayın! 

Her sene bir Amsterdam seyahati yapıyoruz, şimdiye kadar beş kez ziyaret ettik bu şehri. Amaa biz Haarlem’i görmedik!! Hadi görmedik, duymadık da! Bu kadar güzel bir yeri daha önce duymamış olmak açıkçası beni şaşırttı. (Kabahatin bir kısmı bendeyse bir kısmı da bu şehre gereken değer verilmediğinden olabilir mi ki :), olabilir tabi…)

Bu seferki Amsterdam ziyaretimizde (3 günlüktü) şehre trenle takribi 20 dakika uzaklıktaki Zaandam köyünde kalacağımız için haritayı incelerken çarptı gözümüze Haarlem.

Şimdi Haarlem’e geçmeden önce neden Zaandam’da kaldık onu açıklayayım; Amsterdam’da konaklama çok pahalıydı (her geçen sene daha da pahalı hale geliyor), Airbnb’den tatlış bir ev bulduk, 5 kişiydik, toplamda takribi 1.500-TL’ye 2 gece burada konakladık. Zaandam hem Amsterdam’a yakındı, hem de ulaşımı gayet rahattı, açıkçası burayı seçtiğimiz için pişman da olmadık, hele Amsterdam’da en dandik otellerin bile gecelik fiyatının 150 euro olduğunu öğrenince hiç! Sonra Zaandam’dan Amsterdam’a ulaşım için en uygun alternatiflere baktık ve 3 günlük Amsterdam & Region Travel Ticket (33.50 Euro)’ı bulduk. Sonrasında da bu bileti kullanabileceğimiz Amsterdam etrafında gezilecek yerleri araştırdık. (Bileti sonuna kadar sömüreceğiz ya 🙂 ) (Bilet hakkında ayrıntılı incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.)

Araştırmalarım sonucunda karşıma Haarlem ve haritada gördüğünüz diğer yerler çıktı. Yukarıda linkini verdiğim siteden biletin hangi bölgeleri kapsadığına dair aşağıdaki haritayı (daha da ayrıntılısını) doğrudan indirebilirsiniz, ama ben kolaylık olsun diye sizinle aşağıda da paylaşacağım.

Haritanın altındaki listede gezilecek yerleri bulabilirsiniz, ayrıca nerelere hangi vasıtaların gittiği de ayrıntılı yazılmış.

Biz Amsterdam ve Bölgesinde geçerli olan 3 günlük bu bilet ile bölgeyi bayağı gezdik 🙂 Zaten kaldığımız yer Zaandam’daydı, her gün oraya gittik geldik. Onun dışında gördüğümüz yerlerden biri de Haarlem‘di.

Bu arada size haritadaki her yere gidemeyeceğiniz, içlerinden en güzel yerleri seçmek zorunda olduğunuz zamanlarda gideceğiniz yerleri seçerken hangi yolları deneyebileceğinize dair kısa bir ipucu vereyim:

Yukarıdaki haritada birçok yer göreceksiniz, bunların arasından en güzel yerleri bulabilmek için tabi ki önce bunları bir Google’dan aratın, bunun sonucunda sadece yabancı kaynaklara rastlayabilirsiniz (Buralar için Flemenkçe). Bu durum işinizi zorlaştıracaktır. Ben böyle durumlarda bir de sosyal medya taraması yapıyorum özellikle Instagram‘dan mesela #haarlem araması yaptım ve çıkan fotoğraflardan fikir edindim, siz de bunu deneyebilirsiniz özellikle Türkiye’de çok bilinmeyen yerler için.

Amsterdam’ın Edam, Volendam ve Marken köyleri meşhurdur, Türkiye’den kalkan turlar da genelde oralara götürür insanları, Amsterdam içindeki yerel turlarda da yine popüler yerler bu köyler, belki ondan gözümüz şu ana kadar Haarlem’i pek seçmedi. Ama oraya kadar gitmişken görmemek büyük kayıp! Çünkü 20 dakikada gidebileceğiniz ve kısa sürede gezebileceğiniz Haarlem’e bayılacaksınız..

Haarlem, Amsterdam merkez istasyona trenle 20 dakika uzaklıkla, yürüyerek gezilebilir, huzurlu, mutlu ve mesud bir yer, Amsterdam benzeri şekilde Spaarne Irmağı tarafından bölünmüş bir kanal şehri.

Gezilecek yerler listesi; (Birçok kaynakta da bulabileceğiniz yerleri kolaylık olsun diye sıralayacağım size)

1- Grote Kerk (St.-Bavokerk Kilisesi); Gotik mimarı tarzında inşa edilmiş güzel bir kilise. 

2- Frans Kals Müzesi; Haarlem’in meşhur sanat müzesi, müze severler için bulunmaz nimet.

3- Teylers Müzesi; Yine bir müze ile karşılaşıyoruz, bu sefer; bilim, sanat ve tarih müzesi, evet Haarlem müzeciler için de güzel bir durak 🙂

4- Ten Boom Müzesi; Anne Frank Müzesi benzeri olan bu yer, Nazilerden kaçan Yahudilerden bazılarının saklandığı evlerden biri aslında, biraz duygusal bir şekilde de olsa tarihi hissetmek isteyenler gezebilir. 

5- Grote Markt (Meydanı); şehrin göbeği 🙂

6- Molen De Adriaan Müzesi; Hollanda deyince gözümüzde canlanan yel değirmenlerinden biri aslında, müze olarak kullanılıyor.

Peki biz nereleri gezdik?

Açıkçası müze gezmeyi sevmiyoruz, bu yer Hollanda olsa bile (her yer müze zira). Bu yüzden müzeleri atlayıp şehrin mimarisine ve havasına kendimizi kaptırıyoruz, rastgele geziyoruz diyebilirim. Yine aynı şeyi yaptık, tarihi yapılar, sevimli dükkanlar, parklar, Spaarne Irmağı, merkez meydanı bize yetti bile. Irmağın kıyısında banklara oturduk, bir süre sadece şehir silüetini seyrettik, müzik dinledik, koşturmadık, aheste gezmenin keyfini çıkardık. 

Merkez istasyonda indikten sonra şehir merkezine doğru yürümeye başladık, zaten dümdüz yürüyüp köprüyü geçince şehir merkezindesiniz 🙂 Merkeze varmadan, köprüye girmeden evvel şöyle bir sağ tarafımıza bakmamızla minik bir park görmemiz bir oldu, hemen daldık 🙂

Renklere bakar mısınız? Hele şunun büyüklüğüne, hava da güneşli 🙂 of değmen bizim keyfe..

Parkın etrafındaki beyaz evlerde yaşayanlara yine içimizden güzel şeyler söyledik 🙂

Hiç kıskanmadık, hiç 🙂 Burası da zaten çok da güzel değil yani..

Parkta biraz oyalandıktan sonra şehir merkezine doğru yürüdük, merkeze giden sokaklar tatlış mekanlarla doluydu..

Mekanların dekorları ve şehrin mimarisi birbirleriyle uyum içerisindeydi..

Ben bu pempiş yere bayıldım mesela 🙂

Erkek kıyafetleri satsa da buraya girip bişiler alasım geldi yani 🙂

Karnım toktu ama bıraksalar burada Noodle falan yerdim ben 🙂

Mağazaları geçerken böyle bir sokak gördüm, vurulmuş gibi birden durdum, dayanamadım sokağın sonuna kadar gittim, sanki hobbit evi gibiydi 🙂

Bu sokak nedir yahu!! Kim yaşıyor burada, hobbitler mi?

Neyse hipnozdan kurtulduktan sonra sokaktan çıkabildim 🙂 Şehir merkezine çok yakındık zaten, doğrudan yürüyerek büyük meydana vardık. 

Meydan hem sakin, hem de çok güzeldi bana göre, genel görüntüsü bu şekilde detayları ise ayrıca etkileyici 🙂

Renkli rüyalar oteli gibi 🙂

Yarısı ağaçlarla kaplanmış bu binalar, oyuncak gibi 🙂

Ve yan yana dizilmişler..

Binaların tamamının fotoğrafını çekmeye gücümüz yetmediğinde sadece çatısıyla bile gözümüz gönlümüz açıldı..

Küçük küçük, alakasız renkteki binalar yine de ahenk içinde..

Meydanda klasik Hollanda mimarisini bulabileceğiniz gibi Brugge‘dakinin benzeri Ortaçağ mimarisine de denk gelebilirsiniz..

Grote Kerk (St.-Bavokerk Kilisesi) de yine Grote Markt’ta olduğundan meydandayken kiliseyi de görebiliyorsunuz. Heybetiyle kendisine şöyle bir baktırıp fotoğraflarını çektirtiyor bu güzel kilise de..

Etrafı da ayrıca güzel bir de, oraları da gezin yani atlamayın 🙂

Biz meydan ve eski şehir civarında dolandıktan sonra Spaarne Irmağı’nın kıyısında da bi gezelim dedik..Çıktık ırmağın kenarına ama ne manzara…

Şipşak bi fötö çektik tabisi 🙂

Ama böyle hızlıca görmekle keyfi çıkmadı tabi, biraz oturmak gerekti, hemen bulduğumuz banklara çöktük 🙂

Manzaramız harika, yanımızda sevdiğimiz çikolatalı kurabiyeler (Albert Heijn markette kolayca bulabilirsiniz, bayağı lezzetliler, ama çok yemeyin kesin kilo yapar bunlar) var ve tabi ki müziğimiz eksik değil..

Haarlem‘de Cem Karaca‘dan “Bu Son Olsun” u dinlemek belki manidar gelebilir ama bizim için daha çok sevdiğimiz şarkının beğendiğimiz bir şehre eşlik etmesi gibiydi..

Amsterdam bambaşka bir şehir, ne kadar çok görsen de sıkılmayacağın, canlı bir yer. Haarlem sanki Amsterdam’ın batısında biraz ondan uzak kalmak istemiş, kabuğuna çekilmiş bir şehir gibiydi. Benim de sokaklarımda kaybolabilirsiniz ama ben size Amsterdam’la aynı tadı veremem, benimki daha ziyade huzurdan tüylerinizin ürpermesi gibi bir duygu diyordu sanki…

Hollanda’ya zaten aşık bir insan olarak seni de bir başka sevdim Haarlem, bu yazıyı da Amsterdam’ın ardında kalma, insanlar seni duysun, ziyaret etsin diye yazdım! Haydi dostlar Haarlem’e! Bir sonraki Amsterdam ziyaretiniz için notunuzu alın…

Duygu

 
Facebooktwitter