Fransa; Marsilya

Marsilya’ya Aix en Provence’den sonra geldik ve kaldığımız otel de yine bu civardaydı. Otelin adı Hotel Campanile Marseille Est-La Penne’ydi, oldukça ucuza kaldık biz bu otelde, iki kişilik oda 60 euro, yani kişi başı 30 euroydu, kahvaltı bunun içine dahil değildi.


Öncelikle şunu söylemek istiyorum, otelin kendisi kötü sayılmazdı, ama klimasının çalışmıyor olması açıkçası beni mahvetti, gece boyunca nefes alamadım, sıcaktan çok bunaldım, cam açmam mümkün değildi, çünkü odanın konumu camdan birinin rahatlıkla girebileceği şekildeydi. Klimanın çalışmadığını da sabah görevliye söyledik ancak bilemiyorum ne kadar ciddiye alındı. 


Bu fiyata bu hizmet diye düşünmeyin Lugano’nun kenarında az biraz farkla kaldığımız otel cillop gibiydi, bu otelin böyle olması için ise hiçbir sebep yoktu. 
 

Bugün için planımız otelimizden çıkıp Marsilya’daki meşhur bazilika Notre Dame’a gitmek, ardından da denize koşmak, bu yüzden bugün ekstra mutluyuz arkadaş, kimse mutluluğumuzu bozamaz, otelin klimasını ise çoktan unuttum.

Ama önce Marsilya ve gökyüzüne yakın bazilikasına bir bakalım. 

Marsilya bir liman şehri, kocaman bir limanı var, Fransa’nın güneydoğusunda bulunuyor, Provence-Alpes-Cote d’Azur bölgesinin merkezi. Aynı zamanda Barbaros Hayrettin Paşa’nın Nice kuşatmasından önceki durağı Marsilya. 


Bu şehri Foça‘lı denizciler kurmuş, evet evet Foça bildiğimiz bizim Foça’mız ama tabi o zamanki adı Phokaia, o zaman Foça Antik Çağı’nı yaşıyormuş, sene kaç derseniz M.Ö. 6. yy falan diyebilirim. O yıllarda Marsilya bir liman şehri olarak kurulmuş ve bu limanından etrafından genişleyerek büyümüş. 

Bugünlerde şehir içindeki çok çeşitli etnik gruplarıyla, yüksek suç oranı ve yoğun uyuşturucu trafiği ile gündemde. Bizi çok uyardılar hırsızlık, diğer suçlar konusunda dikkatli olmamız için, ancak şehirde gezmediğimizden ne derece doğru bilemiyorum.

Biz Marsilya’ya şehrin tepesindeki Notre Dame de la Garde bazilikası için gittik, iyi ki de gitmişiz, fikrimiz oldu. Gördüklerimizi sizin de gözlerinizin önüne sereceğim ama önce birazcık Marsilya;

Liman
Marsilyalılar bu manzarayla koşuyorlar belli ki

Biraz daha tepeye çıkıyoruz;
 
Buradan liman manzarası biraz daha güzel


Şimdide Notre Dame de La Garde‘ye çıkıyoruz, çıkıyoruz diyorum çünkü bayağı tepede, şehrin yukarıdan hakimi.


Burası Katolik bir bazilika, öncelikle şehri 161 metre yükseklikten gören tepe üzerine küçük bir şapel olarak 1214 yılında inşa edilmiş. Bu tepenin ismi ise şimdi bazilikanın adında bulunan La Garde. Bazilika bu küçük halinden 16. yy’da kurtulmuş ve büyütülmüş. Sürekli değişen ve gelişen Notre Dame 19.yy’da kutsanmış ve 20.yy’ın başlarında ise bazilikaya H.z. İsa’yı kucağında taşıyan H.z. Meryem heykeli eklenmiş.

Tepeyi çıkarken bazilika bize böyle göründü 

(İşte tam da yukarıda görünen Hz. Meryem Heykeli)

Tepeyi aracımızla tırmanıyoruz, bazilikanın hemen önünde ücretsiz otopark var, oraya park ediyor ve hemen dolaşmaya başlıyoruz.

Biz bazilikanın içine girmeden biraz manzaranın tadını çıkarmak etrafı geziniyoruz.

Yapının  önünde H.z. İsa’nın çarmıha gerilmiş heykeli var
Etrafta bana ürkütücü gelen heykeller var, ortamın tadını çıkarmak ne mümkün 
Bakın ne kadar da korkunç ya değil mi 🙂
Bu da bazilikadan şehir manzarası

Bazilikanın içine girme zamanı geldi, ufak ufak çıkıyoruz;

Merdivenlerden biraz çıkınca karşınıza yine merdivenler çıkıyor, bazilikanın içine az kaldı, tepede H.z. Meryem Heykeli
Ay yine çok korkunç 
Korkunç olduğun kadar ihtişamlısın da Notre Dame 🙂
 

Bu da Bazilikanın maketi

Biraz daha yukarıdan manzara 

(Bazilika önündeki otoparklar buradan da görünüyor)

Notre Dame Bazilikası işte bu kadar…

Marsilya, Notre Dame de la Garde bazilikasından ibaret olarak hafızamızda yer ediyor, biz maalesef daha fazla gezemiyoruz Marsilya’yı, ancak siz en azından Notre Dame’ı gördükten sonra belki burayı gezmek konusunda fikir sahibi olursunuz diye düşünüyorum. Bizim içimdeyse o sıralarda denize doğru koşma isteği var 🙂

Facebooktwitter