En kötü huyumuz böyle olsun!

Şu anda kütüphanede ve ders çalışmakta olan benim aklım hep başka yerlerde. Ders çalışmamak için her şeyi yaptım, hatta liste bile! Yapılacaklar Listesi 🙂 Listeyi de tamamladım, ama ders çalışmıyorum. Çünkü canım istemiyor.

Ben kendime hemen bir suçlu bulabilirim bu konuda. Müzik! Evet yine müzik, bu sefer Woody Allen müzikleri, işte aşağıda;

Yazıyı okurken deneyin, bazı şarkılarda insan yerinde duramıyor. Şu hani eski filmlerde swing yapıyorlardı ya, bilmediğim o dansı yapasım geliyor. Ne var yani yan yan sallansam ne olur ki 🙂 Zaten dans etmek nedir ki? Bence yazı yazmak, dans etmek, toplum karşısında konuşmak, bunlar hep özgüven, yetenek bir alt notada. Ülkemizde bizler (80-90 kuşağıda, Y kuşağı derler) hep özgüvensiz yetiştirildik, bi nesil mütevazilik adına heba oldu. Sonra okulda öğretmenlerimiz ezdi, sınıfın karşısına geçemedik. Sonra üniversitede “siz hiç bir şeysiniz” düşüncesi aşılandı bize, git gide adeta bit kadar oldu. Halbuki ne kadar da akıllı ve başarılıydık.

Sonra diğer nesil geldi (kendilerine Z kuşağı deniyor), 2000’li yılların gençliği. Hatalarının farkına varan anne babalar, adeta coşku ile yetiştirdikleri, özgüven pompaladıkları çocuklarını piyasaya saldılar. Sonra öğretmenler dayak falan yedi, hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Şimdi onlar sahnede.

Demem o ki orta’mız yok kardeşlerim. Bir nesil özgüvensizlikten dans edemezken, bir nesil özgüven patlamasından ortalığı ayağa kaldırıyor. Woody Allen’dan ve ders çalışmaktan buralara nasıl geldik inanın ben de bilmiyorum. Her neyse şu an konudan memnunum, kendimi adeta toplumsal bir yaraya parmak basmış gibi hissediyorum 🙂 Kendi özgüvenimi kendim getirdim, evet bu konuda yazı yazma cesareti gösteriyorum 🙂 Uzman değilim, ama fikrim var. Çünkü yaşanmışlığım var, yoksa ben de fikri olup bilgisi olmayanlardan mıyım? Öyle bir şeyden çok korkarım, ama korkunun ecele faydası yok, zira özgüvenimi şu anda zedeleyemeyeceğim.

Bu arada müzik tam deli gibi dans etmelik bence, keyif de yerine getiriyor. Kütüphanenin ortasında dans etsem ne olur acaba? Deli derler ne olacak sanki.

Neyse saçma sapan şeylerden rastgele bahsettiğim bu havadan sudan denememi de sona erdirip, sizlere şimdilik normal seviyede özgüvenli ve huzurlu ama aynı zamanda hoplamalı zıplamalı bir gün diliyorum. Kendinize iyi bakın.

Not: Woody Allen filmlerini severim, özelliklere şehirlere atfettiği filmleri (çünkü gezmeyi seviyorum belki ondan). Size “To Rome With Love” (Roma’ya Sevgilerle) filmini tavsiye ederim, izleyin Roma’nın da keyfini çıkarın, filmin de! 

Duygu 

Facebooktwitter