İsviçre; Bern

Gezi programınızı bir önceki yazımda anlatmıştım, bu yüzden burada yeniden anlatmıyorum, okumayanlar bu linkten okuyabilir. 

Bu sefer ilk durak İsviçre’nin başkenti Bern.. Bern’e gelmeden önce uçaktan Zürih’te iniyor ve aracımızı Hertz’den kiralıyoruz. İsviçre, Fransa ve İtalya seyahatini kiraladığımız bu araçla yapacağız.

Aracımız budur
 

Bu arada biraz kiralık aracımızdan bahsetmek istiyorum; 

Bir önceki seyahatimizde Avis’ten aracı kiralamış ve çok memnun kalmamıştık, bu sefer Hertz’i denemek istedik. Fiyatlar konusunda derin bir araştırma yaptık, kiralık araçta en uygun fiyatları Expedia’da bulduk. Expedia aracılığıyla Hertz’den 6 günlük kiralama bedeli olan 285 dolar’a Ford Focus Wagon (ya da benzer) kiraladık, Expedia’dan aracımızı kiralarken Expedia’nın günlük 11 dolar’dan araç sigortası teklifini kabul ettik ve toplam 66 dolar’a Expedia üzerinden araca sigorta yaptırdık.  

Hertz, gittiğimizde Ford Focus Wagon değil elinde olan Mazda 626 station wagon verdi, beyler bu duruma çok sevindi tabi, araba hoşlarına gitti 🙂 Ancak Hertz’de bir ayrıntıya vakıf olduk; Expedia’dan yaptırdığımız sigortanın onlar açısından geçerli olmadığını, bir hasar söz konusu olur ise bize fatura edeceklerini ve bizim de bu bedeli Expedia’dan talep etmemiz gerektiğini söylediler, tabi bu bizi tedirgin etti, Expedia’yla bu konuda sıkıntı yaşayabileceğimizden korktuk. Hertz’e, ayrıca kendileri için geçerli olan başka bir sigorta daha yapmalarını istediğimizde, en temel sigorta için yaklaşık 300 CHF (İsviçre Frangı) fatura çıkarttılar. Araç da Mazda ve 1.000 km’de olunca sigorta kısmı bizi daha da tedirgin etti, fakat risk alıp ilerledik. Çok şükür aracımızla ilgili bir sıkıntı yaşamadık, ancak bundan sonra Expedia sigortası yaptırmadan bir kez daha düşünmemiz gerektiğini anladık. 

Aracımız alıp Zürih’i ardımızda bırakarak Bern’e geçtik. 

Bern’de çok vakit geçiremeyeceğiz, daha Chillon Şatosu’na ve Yvoire’ye yetişeceğiz. Bizim şöyle bir taktiğimiz oluyor vaktin kısıtlı olduğu zamanlarda gezerken, yol üzerinde bir şehir varsa görmeden geçmiyoruz, kısa bir vakit ayırıp bu şehre ileride uzun süreli gelinmeye değer olup olmadığını değerlendiriyoruz (tabi ki bizim açımızdan). Bu yüzden Bern’e kısacık da olsa bi uğramak istedik. 

Bern’e giriş yapıyoruz, tren istasyonuna yakın bir açık otopark buluyor ve aracımızı buraya park ediyoruz. (İsviçre’ye pozitif bir önyargı ile geldiğimden otoparkın oradaki grafitiler, otopark etrafının bakımsızlığı beni şaşırttı doğrusu) Mayıs’ta çıktığımız İtalya seyahatimizden beri aracı park ettiğimiz yerlere biraz daha dikkat etmeye çalışıyoruz, biraz tedirgin olsam da park yerinden bir sıkıntı çıkmadı.  

Farkında olmadan arkasında “Mustafa Kemal Atatürk” yazılı bir aracın yanına park etmişiz, araçtan indik, Türk’lerle karşılaştık, İsviçre’de Hertz’deki görevliyi saymazsak ilk gördüğümüz insanların Türk olması beni şaşırttı. 

Otoparktan çıkıp Bern Eski Şehir’e doğru ilerlerken Bern Kunst Museum (Bern Sanat Müzesi)’ni görüyoruz.  

Burası Bern Sanat Müzesi, İsviçre’nin en eski sanat müzesi, oldukça meşhur, sanat severler ziyaretten hoşlanabilir, biz ziyaret etmeden dışarıdan görmeyi tercih ettik. Müzeyle ilgili kısa bir bilgi de vereyim; Nazi Almanya’sında Yahudi’lerden yağmalanan birtakım eserlerin bu müzede yer aldığı, Almanya ile yeni yaptıkları bir anlaşmaya göre bu eserlerin asıl sahiplerine iade edileceği söyleniyor. 

Bern Sanat Müzesi
 
Bern Sanat Müzesi

Bern Sanat Müzesi’nin yanından geçerek Eski Şehir’e doğru ilerliyoruz. 

Bern’de böyle güzel yapılara denk geldik, şehri bu açıdan beğendik. 

Aşağıda gördüğünüz kule The Prison Tower, hapishane amacıyla inşa edildiğinden ismi bu şekilde kalmış, günümüzde ise politik toplantılar, etkinlikler burada yapılıyor, kulenin hemen altı kafeler ve restaurantlarla dolu. 

Yemek molasını burada verebilirsiniz, hemen karşısında da Coop market ayrıca emrinize amade 

Bu arada biz oturup yemek yemektense Coop marketten alışveriş yapmayı tercih ettik. İsviçre’de market alışverişi dahi oldukça pahalı, şöyle ki; İtalya ve Fransa’nın marketlerinde 1,50 euro olan ton balıklı, tavuklu, peynirli ikili sandviçler Bern’de 5 euro idi, dolayısıyla İsviçre’de sandviç bile cep yakacak durumda. 

Aynı yerdeki kafelerin devamı
 
Bu kafelerin karşısındaki Coop marketin yanında böyle kalıp kalıp çikolata satan bir dükkan da var
 
Kafelerin olduğu yerden dümdüz ilerleyince karşınıza bu Parlamento Binası çıkıyor, binanın güzelliğinden ziyade bizim dikkatimizi çeken önündeki fıskiyelerin çocukların havuz gibi kullanıyor olması, mayolarını giyip gelmiş veletler. 
Parlamento Binası
 
Binanın önündeki fıskiyede oynayan çocuklar
Parlamento Binası’dan The Prison Tower’ın bulunduğu meydanın görüntüsü, tam karşısında kalıyor
 
Parlamento Binası fotoğrafının hemen sağ altında ufak bir geçiş görünüyor, fotoğrafa dikkatlice bakarsanız hemen göreceksiniz, biz o geçişten geçip güzel bir manzarayla karşılaştık, size de tavsiye ederiz.

Bern Manzarası
Sağda şehir manzarası ile karşılaşırken, solda Einstein Museum’u görüyorsunuz
Einstein Museum
 
Bu manzaradan fotoğraflarımızı çektikten sonra yine Parlamento Binası’nın meydanına çıkıyoruz, Bina’yı arkanıza alıp sağa doğru gidince Bern Katedrali’ne doğru gitmiş oluyorsunuz. 

 

1421 yılında yapımına başlanan ve en son 1893 yılında kulesi yapılan Bern Katedrali’ne doğru gidiyoruz. Katedralin güzelliğini yanına yaklaştıkça fark ediyorsunuz. 

Bern Katedrali
Bern Katedrali
Bern Katedrali

Katedral’den çıkıp geldiğimiz yöne doğru yöneldik, çünkü çok vaktimiz kalmamıştık, artık dönmek zorundaydık. Yolda giderken ilginç ayrıntılar gördüm, sizinle de paylaşmak istedim. 

Bir evin çatısının altı bu şekilde boyanmıştı
 
Cafe Falken’in tabelası çok tatlıydı
Bu da bir başka tabela, neyin tabelası olduğunu anlayamadım
Yol üzerindeki bu kapalı balkon tarzı hoşuma gitti
 
Bu caddede değişik çeşmeler var, üzerlerine heykeller dikmişler, bu çeşmelerden su içiliyor, yanınızdan şişenizi eksik etmemenizi tavsiye ederim.
 
 
 
 
Bu gördüğünüz çeşme Bern’in en eski çeşmelerinden, 1545/46’da yapılmış, tepesindeki heykeli görüyorsunuz, ismi Çocuk Yiyen (Kindlifresser ya da Child Eater) Heykeli, ürkütücü bir hali var
 
Bern’e dönecek olursak; çok vakit geçiremesek de bize gördüğümüz yerler yetti, Bern hakkında fikir edindik, güzel, bir daha geniş zamanda gidilir gezilir, ancak İsviçre’nin geneli gibi bence soğuk bir şehir, bazısı çok sever onu bilemem. 

Efendim Bern fotoğraflarımız bu kadar, yazımı bitirmeden önce biraz da isminden cisminden tarihinden bahsedeyim, bizim gezemediğimiz ama gezilecek yerlerini söyleyeyim size.

Şaşırtıcı (en azından benim için öyle oldu) ama gerçek Bern İsviçre’nin başkenti (Cenevre ve Zürih’e rağmen), ayrıca Bern kantonunun da başkenti, aynı zamanda ülkenin 4. büyük şehri. (Bu arada İsviçre 26 kantondan oluşan federal bir cumhuriyet) 

Bern’in tarihi biraz ilginç, 12. yüzyılda kurulmuş, hikayeye göre şehri kuran kişi şehrin adına ilk avladığı hayvanın adını vermeye karar vermiş, ilk olarak da ayı avlamış ve ayının Almanca isminden yola çıkarak şehrin ismini “Bern” koymuş, Bern’in adı buradan geliyormuş. Ayrıca Bern’in etrafına kurulduğu nehrin adı da Aare Nehri. 

Biz gezemedik siz gezin; 

-Gurten tepesi 

-Albert Einstein’ın Evi (Kramgrasse Cad. No:49-The Einsteinhaus) 

-Bern Üniversitesi 

-Rosengarten Bahçeleri 

-Zentrum Paul Klee,

-Bearpark (sevimli ayıların olduğu park) 

-Rengraben (ayı çukuru) 

Biz yiyemedik siz yiyin;

-Peynir fondü 

-Peynirli sebze 

-Peynirli krep 

-Peynirli somon 

(Genel olarak peynir, süt, süt ürünleri meşhur)

Facebooktwitter