Prag’ta Yaşam!

Farkındayım çok uzun zaman oldu, ama elim gitmedi, gerçekten içimden gelmedi, ben de zorlamadım. O yüzden ancak yazabiliyorum. 

Aradan geçen zamana, Prag’taki yaşamımıza alışmaya çalışırken, bir Türkiye seyahati, bir de İtalya seyahati sıkıştırdık. Bayram ve iş için Türkiye’deydik. İstanbul’a indim, özlemişim şehrimi, aradan 15 dakika geçti trafikte geçirdiğim bu sürede özlemim de geçti. İstanbul’da iş güç, eş, dost ziyareti derken günler Eskişehir’e yaklaştı ve bu sefer oraya yollandım. Ardından Ankara/Beypazarı, oradan da İstanbul ve Prag’a dönüş. 

İtalya’ya ise tatil amaçlı gittik, onu başka bir yazıda ayrıntılı olarak anlatırım.

Prag Günleri:

Prag’a alıştım, alıştım alışmasına da eşimi dostumu, ailemi özlüyorum. Burada tek başıma geçirdiğim günlerde bazen hüzün basmıyor değil. Ama buna rağmen Türkiye’ye döndüğümde ülkemi özlemediğimi acı ama gerçek bir şekilde hissettim. 15 dakika haberlere bakamadım, ne kafam ne de midem kaldırdı. Ülkemi ne hale getirdiler diye için için ağlamaktan yine kurudum. Yalnız da olsam Prag’a dönmekten mutluydum. 

Bu arada uzun dönem vize başvurum kabul edildi, 2 yıllık vizem için biyometrik bilgilerimi Temmuz ortasında Göçmenlik Ofisine verdim. (Ayrıca daha öncesinde uzun dönem başvuru sürecinde olduğum için pasaportuma “köprü vizesi” (bridge visa) sticker’ı almıştım ki seyahatlerim için bu gerekiyordu. Aksi halde ülkeden çıkamazdım. Sizin de vize bekleme süresince bu köprü vizesini kullanmanız gerekiyor, aklınızda olsun.) Göçmenlik Ofisi oturma iznine ilişkin kartı teslim etmek için 9 Ağustos’a ayrıca randevu verdi, henüz onu teslim alamadım yani. Aldıktan sonra seyahatlerimi o kartla yapacağım. 

Bu yazıda biraz özet halinde Prag’ı sevdiğimi anlatmak istedim. Kısa ve öz olsun istedim..Prag’ı seviyorum, havası serin (çoğunlukla), nemsiz, inanılmaz güzel, sakin, toplu taşıma çok rahat, çok dakik, insanı saygılı, aradığımız her şey var. Sadece biraz pahalı (İstanbul ile benzer diyebiliriz, ancak gece hayatı, dışarıdaki yaşam daha uygun), sebzesi az, Türkiye’ye kıyasla yani, tarım pek yok zannımca, ama et ucuz. 

Prag yaşamım ile alakalı kısa kesitler anlatmak istiyorum. Mesela eskiden temizlik yapmazdım :), burada evde olduğum için temizlik yapıyorum, her yer toz oluyor, kıl oluyorum ben de 🙂 (Her şey toz pembe değil haliyle) Değişik yemekler yapıyorum, bu kısmı seviyorum, hele Taner yemekleri sevince daha da çok seviyorum. Sabah çoğunlukla erken kalkıyorum, ilk geldiğimde 7 gibi kalkıyordum şimdi en geç 9 gibi kalkmış oluyorum. O gün temizlik günü değilse, yemeğimi hazırlıyorum bazen de hazırlamıyorum, kafama göre yani, ondan sonra sevdiğim bir kafe (aslında çaycı-buranın deyimiyle cajovna) var oraya gidiyorum. Ya da o gün spor günüyse sabahtan squash oynamaya çıkıyorum (evimize yakın bir squash merkezi var, ben sevdiğim için bana inanılmaz konforlu geliyor gidip gelmek falan), öğlen uyuyor, sonra da kalkıp ders çalışıyorum. Bu arada yüksek lisans tezimi yazıyorum, aynı zamanda İngilizce çalışıp İngilizcemi ilerletmeye çalışıyorum. Eğer dışarı çıkmadıysam o gün YouTube’un derinliklerine dalıyorum. Neredeyse her gün bir Tedx konuşması dinliyorum, mutlaka yapın tavsiye ederim. Bazen sevdiğim, daha önce izlediğim filmleri altyazısız, İngilizce izliyorum. Bu arada çalışmalarımı sevdiğim çaycıda yaptığım oluyor, envai çeşit çay var, birini söylüyorum koca demlikte geliyor, sonra iç babam iç, bazen yanına atıştırmalıklar alıyorum, kafenin rahat koltukları evim gibi oluyor. Canım sıkılıyor, Eski Şehir Bölgesi’ni gezmeye çıkıyorum, en sevdiğim mağaza olan Tiger’a uğruyorum, neler gelmiş bakıyorum. Bu arada da Eski Şehir Bölgesi’nde favori bir kafem var, adı Choco Cafe, oraya gidiyorum bir kahve söylüyorum (Bazen burada da çalıştığım oluyor). 

Beyaz yakalı hayatımı bırakalı aylar oldu, düzenli çalışmayı özlediğim de oluyor zira bazen yapacak pek bir şey bulamıyorum. Halbuki İstanbul’daki arkadaşlarım yanımda olsa ne güzel olurdu..(Ben onların yanında değil, onlar benim yanımda dikkatinizi çekerim!) Hiçbir şey mükemmel değil, insan evladı ise zaten tatminsiz. Bir beyaz yakalı olmaktan sıkılır, bir özler, bu zamana kadar anlayan çıkmamış, kafa yormaya gerek yok..

Yazımı bitirirken sizlere söyleyebileceğim şey, eğer imkanınız varsa Prag’a gelin, görün, gezin, seveceksiniz. Ve eğer imkanınız varsa burda yaşanır arkadaşlar, gelin yaşayın!

Sevgiler,

Duygu

Facebooktwitter