Barselona – Bu bir Gaudi günüdür!

Bugün Barselona’da 3. günümüz, nam-ı diğer Gaudi günümüz..L’Eixample ve Gracia bölgesini geziyoruz, ünlü mimar Antoni Gaudi’yi anlamaya çalışacağız.

Barselona’da Modernizm (Modernista) anlayışı Gaudi ile anılan bir simgeymiş. Barselona’da Modernlik algısı -modernleşme hareketi- 19. yy’ın dönüm noktası olarak Gaudi ile eşdeğer bir anlam taşımış. Bu süreç Barselona’yı modern tarzda bir açık hava müzesi haline getirmiş.

Şimdiye kadar hiçbir mimar Gaudi gibi bir iz bırakamamış bu şehirde. Gaudi’nin tasarımları herkesi kenara itmiş, şehre damgasını vurmuş, şehir Gaudi ile birlikte anılır olmuş.

Gaudi, şehirde yenilikçiliği temsil ederken aynı zamanda doğallığı, renk, ışık ve tasarımı da simgelemiş. Gaudi eserlerini oluştururken doğadan etkilenmiş, bu da eserlerine apaçık yansımış.

Hal böyle olunca Gaudi Barselona’da çok iz bırakmış, şehirde irili ufaklı bir çok eser yerleştirmiş.

Gaudi’nin Barselona’sında dikkat çeken yapıları;

-Park Güell

-Casa Mila -La Pedrera-

-Casa Batllo

-Tabi ki Sagrada Familia

-Casa Vicens

ve Palau Güell olmuş.

Biz, Gaudi günümüzde öncelikle Park Güell’i ziyaret etmeye karar verdik.

Park Güell;

Barselona’nın zengin ailesi Güell, Antoni Gaudi’ye gerçekleştirmesi için bir çok proje siparişi vermiş, Park Güell de bu projelerden biri olmuş.

Parkın yapımına 1900 yılında başlanmış. Park Güell, başlangıçta büyük bir bahçe şehir olarak planlanmış, ancak parkın başarısız olduğu düşüncesiyle yalnızca iki ev inşa edilmiş.

İşte parkın hikayesi bu şekilde..

Günümüzde ise parkın içinde Gaudi tarafından tasarlanmış, akıllıca birleştirilmiş, heykeller, basamaklar, köprüler, yollar, her bi yeri kırık seramiklerden oluşan oturma alanları, mozaik semender çeşme, merdivenler bulunuyor.

Burası ziyaretçilerine geniş bir piknik alanı, görsel bir şölen ve keşfedilmeyi bekleyen sanat eserleri sunuyor.

Barselona’yı ziyaret eden herkesin görmesi gerektiğini düşündüğüm Park Güell’e metroyla ulaşmanız mümkün, Vallcarca durağında iniyor ve biraz yürüyorsunuz.

Parka giriş ücreti 8 euro kadar, karşılığını alıyorsunuz bu arada. Ayrıca sanırsam bileti internetten aldığınızda 7 euro veriyorsunuz, bu da güzel bir hadise tabi. 

Park Güell’e girdiğinde insan bir rahatlama hissediyor. Hele mevsim kışa dönük bir bahar havası sunuyorsa insana güneşin sizi ufaktan ısıtmasından zevk alıyorsunuz ve parkın geniş alanlarında keyif çatıyorsunuz. Mevsimin bir diğer avantajı olan aşırı kalabalıktan uzak, nispeten sakin bir keyif oluyor yaşadığınız.

Park sizi kemerle dolu bir girişle karşılıyor;

Park Güell (26)

İlk olarak kemer altındaki çamaşırcı kadın heykelini görüyorsunuz;

Park Güell (36)

Fotoğraf çekmek için sıra beklemek zorunda kalabiliyorsunuz 🙂

Güneşin üzerinde raks ettiği kemer altından da güzel bir kare yakalayabiliyorsiniz;

Park Güell (42)

Bu kemerler sizi Gaudi’nin tasarladığı insan vücuduna çok uygun, ergonomik, kırık seramiklerden oluşan oturma alanına çıkartıyor, burası aynı zamanda parkı tepeden görüyor.

Bu alanda oturmak, parkı yukarıdan seyretmek, geleni geçeni izlemek insana ayrıca bir keyif veriyor, e biz de haliyle keyifleniyoruz 🙂

Park Güell

Park Güell (44)

Park Güell (45)

Park Güell (55)

Park Güell (57)

DCIM100MEDIA

Ay kaçılın da bi fotoğraf çekinelim ayol 🙂

Park Güell (59)

Yeri gelmişken bu da Gaudi’nin acıklı hikayesi, bir de benden dinleyin :), buyrun;

Gaudi’nin acıklı hikayesi demişken şaka bir yana ölümü gerçekten hüzünlü, biraz da ölümünden bahsedeyim;

Gaudi, Sagrada Familia’nın yapımı için şahsen sokaklardan fon toplamış, acelesi olmayan bu projeye ömrünü adamış, ofisini bile bu inşaata taşımış ta ki 1926 yılında kendisine tramvay çarpana kadar…Hastaneye kaldırıldığında Gaudi’nin kimliği tanınmamış ve daha sonra öldüğü anlaşıldığında kendisi için bir devlet töreni yapılmış. Gaudi’nin ölü bedeni hayatını adadığı Sagrada Familia’ya gömülmüş.

Ölüm bahsini kapataraktan bence hızlı bir dönüş yapalım ve Park Güell’in tadını çıkartmaya devam edelim;

Park Güell (61)

Park Güell’in ana girişi burası, biz farklı bir girişten geldik

Park Güell (66)

Burası da Gaudi’nin bi süre yaşadığı, şimdi Gaudi Evi Müzesi olan bina

Park Güell (67)

Avusturya Bahçeleri

Park Güell (70)

Avusturya Bahçeleri’nden parkın girişine doğru giden yol

Park Güell (71)

Pazar yeri olarak tasarlanmış sütunlu alan da yine parkın önemli bir kısmı

Park Güell (79)

Sütunlu alanın içi de bu şekilde

Sütunlu alandan park ayrıca bi güzel görünüyor;

Park Güell (86)

Sütunlu alanın hemen önünde parkın simgesi olan kırık mozaiklerden oluşturulmuş semender çeşmesi var;

Park Güell (88)

Bu çeşmeyi boş bulan cennetlikmiş 🙂

Park Güell (104)

Parktan görüntüler

Bu arada parkın içinde bulunan evlerden birine girdim, hediyelik eşyalar satılan bu binanın içi oldukça dardı, açıkçası kalabalıktan bunaldım ve hızla çıktım, diğerinin önünde kuyruk vardı, 45 dakika bekleme süresi gösteriliyordu, bu ev için beklemedik ve girmedik.

Kısaca Park Güell bu şekilde, bizim daha gezecek çok yerimiz var o yüzden ayrılıyoruz parktan, bir başka Gaudi eseri olan meşhur Sagrada Familia’ya geçiyoruz.

Söylemiştim biz Barselona’da çok yürüdük diye, zaten bana sorarsanız bir şehrin gezdim diyebilmeniz için sokaklarında kaybolmanız gerekiyor, sokaklarındaki gizli hazinelerini bulmanız gerekiyor, biz de öyle yaptık ve dolana dolana Park Güell’den Sagrada Familia’ya yürüdük.

Sagrada Familia;

Sagrada Familia’nin tam ismi Temple Expiatori de la Sagrada Familia (Kutsal Ailenin Kefaret Tapınağı).

Sagrada Familia Barselona’nın simgesi, Gaudi’nin yine doğadan esinlenerek tasarladığı eserlerinden biri, burası bir tapınak, belki de en ilginç tapınaklarından biri dünyanın.

Sagrada Familia’nın ilk taşı 1882 yılında koyulmuş, Gaudi bu proje üzerinde 40 yıldan fazla çalışmış, hatta öyle ki hayatının son 15 yılını şantiyesinin atölyesinde geçirmiş.

Gaudi’nin hayali Avrupa’nın en büyük mabedini buraya ince ince dokumakmış, kilisenin üç cephesini doğum, ölüm ve İsa’nın yeniden canlanışını temsil eden taştan bir İncil, 12 havari, 4 Evanjelik, Hz. Meryem ve İsa’yı temsil eden 18 mozaik kaplı kubbe ve kule olarak tasarlamış. İşin kötü tarafı Gaudi öldüğünde tasarladıklarının ancak çok küçük bir kısmını tamamlayabilmiş ve tasarımlarının yer aldığı taslaklar da yok edilmiş. Ölümünün ardından çalışmaya devam edip etmeme konusunda tereddüt edilmiş, ancak ardından devam kararı alınarak tapınak bugünlere ulaştırılmış ve bugün henüz tamamlanmamış hali ile bile turistler için tam bir odak noktası haline gelmiş.

Sagrada Familia’nın hikayesi de bu şekilde..

Kiliseye ulaşım gayet rahat, aynı isimli metro durağında indiğiniz vakit kiliseye rahatça ulaşabiliyorsunuz, girişi ücretli, yanlış hatırlamıyorsam yüksek de bir giriş ücreti var (15 euro falandı galiba), bu yüzden biz içeri girmedik. 

Şimdi gelelim Sagrada Familia’nın dış görünümüne;

Sagrada Familia (17)

DCIM100MEDIA

Tam Sagrada Familia’nın önündeki parkın içinde kurulmuş bir Christmas pazarı vardı, tabi Gotik Mahallesi’ne göre biraz daha minnoş kalıyordu, ama yine de gezilip görülmeye değerdi.

Bunlar da pazardan görüntüler;

Sagrada Familia (15)

Sagrada Familia (16)  Sagrada Familia (22)

Passeig de Gracia;

Burası bir cadde, Barselona’nın Şanzelize’si olarak düşünebilirsiniz burayı, ama bana sorarsanız Şanzelize’den çok daha güzel ve ferah bir yer. Bi kere çok geniş bir cadde, insan hiç bunalmıyor, rahat rahat geziyorsunuz, lüks mağazalar tabi ki buranın da olmazsa olmazı.

Bu caddenin bir diğer özelliği de Manzana de la Discordia olarak geçen 3 Modernista yapılarının burada olması. Yine Gaudi’nin eseri Casa Mila -La Pedrera- da bu caddenin hemen üst tarafında yer alıyor.

Gezdiğimiz sıra ile önce Casa Mila;

Casa Mila, Gaudi’nin Pere Mila (politikacı) için tasarladığı ve inşa ettiği döneminin radikal binalarından biri. İddiaya göre; tek bir düz çizgisi veya dik köşeli açısı olmayan tamamen kolonların ve kemerlerin üzerine inşa edilmiş dolambaçlı hatları ve dalgalı kireç taşlı ön cephesi kazanılmış bir estetik zafer olarak görülmüş. Ayrıca sanki üzerlerinde kızgın yüz ifadeleri varmış gibi duran bacaları da çok ilgi çekmiş. Binaya görüntüsünden ötürü Taş Ocağı -La Pedrera- adı verilmiş.

Metroda Diagonal durağında indiğinizde Casa Mila’ya kolaylıkla ulaşıyorsunuz, tabi ki girişi ücretli 🙂 ve tabi ki biz o parayı verip içeri girmedik 🙂

Hazır ücretli girişlerden bahsediyorken dikkatimi bir detay çekti Barselona’da, sizinle de paylaşayım istiyorum. Barselona genel olarak pahalı bir şehir olmamasına rağmen maalesef sanki biraz turist kazıklamaca yöntemi izliyormuş gibi geldi. O dandik teleferiğin 7,50 euro olması, işte bu yapılara giriş ücretlerinin hep yüksek olması bende bu hissi uyandırdı. Bilhassa bu yüzden de bu paraları vermek istemedik ve tabi ki bugün euro olmuşken 3 küsur lira harcamamıza dikkat etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Bu kadar lak lak yeter, işte size Casa Mila;

Passeig de Gracia (276)

Casa Mila

Passeig de Gracia (279)

Casa Mila’nın meşhur bacaları

Manzana de la Discordia;

Şehrin 3 ünlü Modernista binalarına verilen isim Manzana de la Discordia. (Tümü de Passeig de Gracia’da) Bunlar;

1- Casa Lleo Morera; muhteşem taş işçiliği ve kubbesiyle dikkat çekici;

Passeig de Gracia (303)

Tabi siz kubbe nerde diye sormayın 🙂

2- Casa Amatller; basamaklı flaman üçgen çatısı oldukça ilginç;

Passeig de Gracia (264)

Casa Amatller

3- Casa Batllo; Antoni Gaudi’nin başyapıtı olarak anılıyor, kolonları kaval kemiğine, kambur pullu çatısı ise ejderha sırtına benzetiliyor;

Passeig de Gracia (258)

Casa Batllo

Evet bu Casa Batllo çok övülüyor, evet çok da güzel bir bina, şaheser de olduğu da doğru, eminim içi de güzeldir ama be güzelim 22,50 euro nedir yahu??!! Yanlış okumadınız buranın giriş biletinin fiyatı 22,50 euro, uçmuş bunlar arkadaş, kabul edemiyorum doğrusu, çok fazla, bence bu kadar para verilmez, biz de vermedik..

Casa Vicens;

Yine bir Antoni Gaudi eseri Casa Vicens, ilk modernista binalarından biri olarak inşa edilmiş, Gracia’ya yakın bir yerde. Bu bina Gaudi’nin çalışmalarının karakterini göstermesi ve modern mimarinin ilk yapı taşı olarak inşa edilmiş. 

Gaudi’nin eserlerini ilginç hale getiren özelliklerinde olan farklı materyalleri bir araya getirmesi bu binada vücut bulmuş, çünkü binada demir de cam da seramik de kullanmış. Casa Vicens’in yeni nesil Katalan mimarisi için çok iyi bir adım olduğu kabul edilmiş.

Bu kadar anlattım, işte size görüntüsü, Casa Vicens;

Casa Vicens (8)

Casa Vicens

Passeig de Gracia’nın ve daha bir çok caddenin güzel mi güzel diğer yapılarını da gördük, buralar Barselona’nın Gotik Mahallesinden çok farklıydı, lüks ve biraz Fransa havası atar gibiydi. Bu caddelerin her bir köşesinde mimari harikası olarak gördüğümüz binaları siz de görebilmeniz için buralarda mutlaka sokak sokak gezmelisiniz, elbet metroya da binin, elbet başka vasıtalar da kullanın ama Barselona’yı tamamen keşfetmek istiyorsanız mutlaka sokaklarında dolaşın, bilmediğiniz yerlere gidin, kaybolun yani, benden söylemesi..

Biz, aynen size tavsiye ettiğim gibi yaparak Passeig de Gracia’dan aynı zamanda otelimizin de bulunduğu La Rambla’nın üst tarafı Plaça de Catalunya’ya yürüdük.

Güneş artık batmak üzereydi, bizim de ayaklarımıza kara sular inmişti;

Passeig de Gracia (390) Passeig de Gracia (393)

Passeig de Gracia (408) Passeig de Gracia (410)

Passeig de Gracia (412)

Buralar çok şenlikli 🙂

Daha önce söylemiştim yeri gelmişken bi daha söyleyeyim, Plaça de Catalunya (Katalunya Meydanı) aynı zamanda havalimanına giden Aerobusların da kalktığı yer, bu meydandan Aerobuslara rahatlıkla binebilir, konforlu bir yolculukla havalimanına kısa sürede ulaşabilirsiniz.

Biz Barselona’nın 3. gününde güneşi burada batırdık, çok keyifli bir gün yaşadık, her ne kadar sanat konusunda uzman olmasak da Gaudi’yi anlamaya çalıştık, hiç olmazsa elimizden geleni yaptık, ne de olsa şimdiki Barselona’yı Gaudi’ye borçluyuz, sağ olsun var olsun, bir dua da bizden gitsin ona..

Barselona’nın 4. gününde La Barceloneta, El Born ve La Ribera‘da olacağız, keşke siz de gelseniz ya 🙂

google965643f1dd78e148.html