Fransa; Eze

Fransa’nın müthiş güzellikteki kale köyü Eze.. Nice’den Monte Carlo’ya doğru giderken ta tepelerden size selam çakıyor. E bu ne demek oluyor şimdi? Hadi biraz zahmet et de çık yukarı gel gör güzelliklerimi diyor Eze bu selamla.

Eze, sizin önünüze öyle bir güzellik sunuyor ki insanın keçi olup Eze’in altını üstüne getiresi, fiti fiti tırmanası geliyor 🙂

Eze, lokasyon olarak Nice’e çok yakın, biz araçla Nice’den geçtik Eze’ye, bilmesem de tahminlerime göre buraya mutlaka toplu taşıma vardır diye düşünüyorum, çünkü fazlasıyla turistik bir yer Eze.

Biz arabayla olunca tabi Nice’den yola çıkıp tırmana, döne dolaşa Eze’ye çıktık. Öyle güzel tepelerden geçtik ki durup da fotoğraf çekemeden edemedik..

Eze (2)

Sana tepeden baktık aziz Nice 🙂

Kısa bir fotoğraf molasından sonra tekrar yola koyulduk, çok fazla gitmemize gerek kalmadan Eze’ye, keçilerin memleketine vardık.

Önce biraz tarih;

Eze’ye ilk yerleşimler milattan önce 2000 yıllarda başlamış. Daha sonra da zaten Akdeniz’in hakimi olan Romalılar gelmiş 🙂 Bu bizim için sürpriz olmadı bence, keza her yerde karşımızdalar, dolayısıyla yadsınamaz bir gerçek var ki; bugünün kültür mirasını da çoğunlukla kendilerine borçluyuz.

Romalılardan sonra bir dönem de müslümanlar uğramış Eze’ye, yani Eze’nin tarihinde bir kuple de olsa müslümanların da payı varmış.

Bundan sonra da 1388 yılına kadar buraların bir başka meşhur ailelerinden Savoy’lar devreye girmiş (Annecy’den kendilerini hatırlıyor olmanız gerekir :), zaten bölgede hakim olduklarından Eze’ye de el atmışlar, Nice’e yakın olmasından da faydalanarak buraya güçlü, kuvvetli bir kale inşa etmişler.

Ne olduysa 1388’den sonra olmuş, Eze’nin çalkantılı zamanları başlamış. Zaman zaman Fransızlar ve Barbaros Hayrettin Paşa tarafından kuşatılmış. 1706 yılında İspanya Savaşı sırasında Fransa kralı Muhteşem Louis tarafından Eze’nin duvarları yıkılmış.

1860 yılında ise Eze kendi kararı ile Fransa’nın bir parçası haline gelmiş.

Eze halen daha Fransa’nın bir parçası olarak varlığını sürdürüyor.

Eze, Akdeniz’i tepeden gören mevkisi ile bir kartal yuvasına benzetiliyor ve bu şekilde anılıyor. Eze o denli yüksek ki kalesindeki Notre Dame de l’Assomption kilisesinin ışığı çok çok uzaklardan görülebiliyor.

Eze hakkında bilgiler kısaca bu şekilde, siz bu bilgileri okurken biz Eze’ye vardık bile, kalesinin dar sokaklarında dolanmadan önce haliyle arabayı hemen girişteki ücretli otoparka park ettik. Arabadan inip neden Eze’nin kalesinin adına “Altın Keçi Kalesi” ismi verilmiş bunu anlamak için yürümeye başladık 🙂 Anlamamız uzun sürmedi, tahmin edersiniz ki burası tam bir keçi tırmanma alanı gibiydi, yokuşlar yokuşlar..işin şakası bir yana evet Eze adeta bir kartal yuvası, tepeye kurulmuş bir kale kent ama neden adı gerçekten “Altın Keçi Kalesi” biliyor değilim.

Ben şahsen Eze’yi ve kalesini çok beğendim, Nice’e kadar gelenler mutlaka burayı görmeli diye düşünüyorum, kartalı yuvasında ziyaret etmekten çok keyif alacaklarına eminim.

Size bu keyfi az da olsa hissettirebilmek için Eze’nin Altın Keçi Kalesine çıkan sokaklarına girebiliriz artık..

Kalenin hemen girişinde Cote d’Azur’un meşhur parfüm markası “Fragonard”ın bir mağazası vardı, kızlar özellikle dikkat etsin, çok güzel kokular ve pek güzel aksesuarlar buradaydı, fiyatları da makul görünüyordu.

Eze (17)

Fragonard

Bu arada ünlü filozof Nietzsche de Eze’nin güzelliklerini keşfedenlerden, hatta bir dönem buradaki eski evlerde yaşamış ve “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabının bir bölümünü de Eze’de yazmış.

Nietzsche’nin Eze’de bir de yürüyüş yolu varmış.

Eze (23)

Nietzsche’nin yürüyüş yolu

Biz bu yürüyüş yoluna sapmadan kaleye doğru çıkmaya başladık. Yürürken Eze haritasına rastladık;

Eze (30)

Eze haritası

Eze (31)

Geriye dönüp baktığımızda da bu manzara ile karşılaştık.

Eze (35)

Tarihi gerçek anlamda hissedebildiğimiz mekanlara geldik, yalnız değildik tabi 🙂

Eze (37)

Kafelerde keyif yapan insanlara denk geldik..

Eze (38)

Etrafı inceleyen insanlar gördük..

Eze (40)

Bu tatlı dükkanlar çağırdı bizi, ama kanmadık girmedik tabi ki 🙂

Eze (44)

Gezmeye devam ettik..

Eze (45)

Şu ışığı çok uzaklardan görülen kilisesinin çanı bizi selamladı sokak arasından..

Eze (46)

Selamı aldım, pozumu verdim 🙂

Eze (55)

Sonra da 1764 yılında yapımına başlanan Eze’nin sade ama güzel kilisesine geldik..

Eze (59)

Manzaramızı almadan kilisenin bulunduğu meydan da ayrılmadık elbet..

Eze (61)

Kiliseden ayrıldıktan sonra bu heykeli gördük, heykelden pek anlamam ama bu kadın bana nedense çok anlamlı ve güzel geldi.

Eze (62)

Sokaklara dönüp, yavaştan inişe geçtik.

Eze (64)

Ardından bu galeriyle karşılaştık, kapısı açık buyur eder gibiydi insanı.

Eze (74)

İçeri girmeye bile gerek kalmadan gördüğüm bu heykel beni yeterince etkiledi zaten, zınk diye bi kaldım, bu küçük parçalarla bile ne kadar duygu yüklü olmuş, değil mi?

Eze (76)

Yine bu heykeli de başarılı buldum.

Eze (68)

Yolumuza devam edince yine oturup keyif yapan insanlarla karşılaştık, sigarasını tüttüren bu abla bana bi rahat göründü, komşunun tavuğu misali bana bi hoş geldi 🙂

Sonra da kale sokaklarının güzelliğini keşfettik;

Eze (78) Eze (79)

Eze (81)

Eze (85)

Evet evet biz bu kafayla keşfettik 🙂

Eze (86) Eze (87)

Eze (103)

Sonra gizli bir bahçe ile yollarımız kesişti, kaçak fotoğrafını çektik;

Eze (109)

Eze (110)

Eze (127)

Gizli bahçeden dar arnavut kaldırımlı yollara geri döndük;

Eze (115)

Eze (117)

Eze (135)

Son olarak, Altın Keçi Şatosu’nun şu güzel levhasıyla bir fotoğrafımı çekin dedim, sağ olsunlar kırmadılar çektiler, böylece Eze’yi ölümsüz bir şekilde beynime kazımış oldum, hemen yanımdan kalbime doğru hoplayan bu altın keçiyi Eze anılarımla birlikte güzel zamanlar olarak anımsamak üzere rafa kaldırdım, yenileri için yola çıktım..

Facebooktwitter